Evimde
bir kunduz var!
Foto: Jno Didrickson
Apartmanımızın arka kapısından 5 adım atınca patikamız başlıyor. Yaklaşık 10 dakika yürüdükten sonra içinde kunduzların yaşadığı küçük göller sıralanmaya başlıyor sağımda. Artık ziyaret için doğru saatleri de öğrendiğim için evden kunduz görmeye diye çıkabiliyorum. Alaska’ya yerleşmeden önce hiç kunduz görmemiştim ama dişledikleri ağaçlarla karşılaşmıştım. “Sizin ormanın ilk yontucuları kunduzlarmış” demiştim eşime. O da kunduz dişlerinin oyma yaparken kullanıldığını anlatmıştı.
Ayılarımızın çoğu halâ kış uykusunda. Kunduzlarımızın da hava iyice ısınmadan, gölün üzerindeki buz tabakası erimeden dışarı çıkmaya niyetleri yok. Ara ara sonbaharda biriktirdikleri ağaçları evlerine götürmek için dışarı çıkıyorlar o kadar. Ancak ne gam, nasılsa evimde bir kunduz var!
Uykusuzgillerdenim
ama beni uyandıran kunduzumun ağaçları
dişleme
sesi ise gülümseyerek kalkıyorum.
Özellikle bu sesi uzun süredir
duymadıysam.
Evimiz ağaçların
kokusunu içine çeker, üzerimize
sarı
tozlar yağarken
kimi zaman sessiz; kimi zaman hızla sıraladığım
sorularla sesli; kunduzu izliyorum. Ağaçta
ona görüneni bana da görünür kılan eşimi. Onun dişleri, elleri. Elleri
ve oyma bıçakları. İlk
bıçağını
kendisi de bir kunduz olan halası vermiş ona. 9 yaşındayken.
O gün bugündür
onun elindeki bıçak, benim elimdeki
kalem gibi. Yokken de var. Yokken de keskin ve parlak. Evimizin her yanında;
ağaç,
bakır,
kağıt
üzerinde kunduzun işleri…
Tlingitler Kuzgun ve Kartal olarak 2 ana klana (moiety) ayrılıyorlar. Onun altında da klanlar ve haneler var. Eşim en genel söyleyişe göre bir Kuzgun, ancak kim olduğunu daha ayrıntılı söylemesi gerektiğinde klanını ve bağlı olduğu haneyi belirtiyor. Tlingitler anaerkil olduğu için eşim de annesi gibi Luk’naxadi (Kuzgun-Koho Somonu) klanından. Babası ise yine Tlingit kabilesine ait Deisheetan (Kuzgun-Kunduz) klanından. Gördüğünüz gibi eşim gerçekten de bir kunduzun oğlu!
Pazar
yazıları
vinyetinde, adımın üzerinde yer alan Gece
Kuzgunu isimli maske de eşimin elinden doğma.
Eşim
ülkemizde yaşadığı
9 yıl
boyunca da tabii ki dayanamamış ve tatlarını
yadırgasa
da eline geçirdiği kimi ağaçları
kemirmişti. Onları İstanbul,
Ankara, İzmir
ve Burhaniye’de açtığımız
sergilerde Kızılderilileri
çok seven ama aslında
çok az tanıyan
bizlerin ilgisine sunmuştu. Sergi kataloğundan
kısaca
alıntı
yapmak isterim; “Tlingit yerli sanatı,
dünyada iyi tanınan ve birçok müzede örnekleri bulunan “Kuzeybatı Pasifik Sahili
Yerli Sanatı” içerisinde değerlendirilebilir. Totem sanatı olarak da bilinen bu yerli sanatının geçmişi 1700’lerde
Alaska’ya ilk kaşiflerin gelmesinden öncelere kadar gidiyor. Popüler görüşün aksine
totemler sadece Tlingit, Haida ve Tsimshian gibi Kuzeybatı Pasifik Sahilinde yaşayan bazı kabileler tarafından yapılıyor. Metal aletler ve modern boyalar sanatın özgünlüğünü kaybetmesine neden olmamış, aksine 19.yy’a kadar daha çok ve güzel eserler yapılmasını sağlamış. 1800’lerin sonundaki ve 1900’ların başındaki dini ve sosyal inanışlar kısa süre öncesine
kadar bu sanatın sınırlandırılmasına neden olmuş. Bugünlerde yerlilerin geleneklerine ve
kültürlerine karşı bir uyanış ve bu sanata geri dönüş görülüyor. Yapılan eserlerin çoğunda aile sembolü ya da
klan olarak görülen bir
hayvan ya da mitolojik bir yaratık resmedilir ve totemlerden çanak ve kaşık gibi gündelik eşyalara kadar birçok nesnede bu desenlere rastlanır”.
Kışın
Juneau çok hareketli. Her hafta
birkaç tane ücretsiz etkinlik yapılıyor. Yaban hayatı
üzerine sunumlar, film gösterimleri,
klasik müzik dinletileri…
25 Ocak’ta eşim Alaska Yaban
Hayatı
Birliği
etkinliği
olarak “Tlingit yerli sanatında
doğanın
izleri” isimli bir sunuş
yapmıştı.
İlk
farkettiğimde
çok şaşırmıştım,
şimdi
alıştım.
Burada bir sürü kişi
Tlingit kültürü
ve sanatı
hakkında
çok az şey biliyor. Kimi
zaman da yanlış şeyler biliyor. Geçen
yıl
katıldığım
bir çalışma sırasında
orka balinalarının sırt yüzgeçlerinin
su üzerine çıkışı
ve yeniden batışını Orka klanı
yerlilerinin dansına benzetmiştim. Onaylayacaklarını
sanarak bunu söylediğim teknedeki Alaskalıların
hiçbirinin bu dansı
izlememiş
olduğunu
öğrendiğimde
ne çok şaşırmıştım.
Bu sunuş
bu açıdan çok
önemliydi.
Eşimin elinden doğma Tlingit sanatı örneklerini Beyoğlu’ndaki ArkeoPera Kitabevi’nde görebilirsiniz. Tlingit sanatı ve kültürü ile tanışmak isteyenler www.jnodidrickson.com adresini de ziyaret edebilirler. “Kuzgun öykülerinden yaratılar” isimli belgeselimizi de bu adresten izleyebilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder